YENİ ANAYASA İÇİN ÖNERİLERİMİZ (2)

Anayasa’da “Hakk’a Tapan Millet” Kimliği Korunmalıdır!

Egemenliğin sahibi olan “Hakk’a tapan millet”in kim ve nasıl bir millet olduğu egemenlik alametlerinden olan İstiklâl Marşı’nda açık açık anlatılmıştır.

İstiklâl Marşı millî mücadelemizin gerekçesini ve bir hilal gibi yeniden doğan devletimizin varlık felsefesini ve esas amacını yansıtmaktadır. 12 Mart 1921’de TBMM tarafından 108 sayılı kararla kabul edilmiş, 1982 Anayasası ile değiştirilmesi teklif edilemeyen maddeler arasına alınmış, millî hakimiyet alameti olduğundan alenen aşağılanması TCK’da hapis cezasını gerektiren bir suç olarak düzenlenmiştir.

1982 Anayasasındaki gerekçesinde ifade edildiği üzere, İstiklâl Harbimizden beri Türk milletinin millî marşı olan “İstiklâl Marşı” Türk Devletinin ve Milletinin etrafında toplandığı kutsal simgelerden ve manevî değerlerdendir. İstiklal Marşı bu anlamıyla Türk Milletinin “Hakk’a tapan millet” kimliğinin teminatıdır.

Anayasa’nın başlangıç kısmında işaret edilen “Türklüğün tarihî ve manevî değerleri” İstiklâl Marşı’nda dile getirilen bireysel ve toplumsal değerleri de içermektedir.

İstiklâl Marşı Anayasamızın hem sözü hem de ruhudur. 41 dizesiyle değiştirilmesi teklif edilemeyen hukuki bir niteliğe sahiptir.

İstiklâl Marşı’nda betimlenen toplum yapısı seküler / laik toplum yapısı değildir.

İstiklâl Marşı’nda tasvir edilen millet – toplum yapısı, Hakk’a tapan milletin imanını boğmak için Garb’ın afakını saran hayasızca akınları iman dolu göğsünde söndüren, Allah’ın yüceliğini ve O’ndan başka ilah olmadığını, Hz. Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğunu evrensel bir deklarasyon şeklinde günde beş vakit insanlara ilan edip yurdumuzun semalarında yankılandıran ulu bir toplum yapısıdır.

Bu yapıyı değiştirmeye yönelik hiçbir anayasa değişikliği önerisi kabul edilemez. Bu yöndeki teşebbüsler devlet – millet çatışması oluşturmaktan, toplumsal barışımızı bozmaktan ve kalkınmamızı engellemekten başka bir işe yaramaz.

Nitekim, son zamanlara kadar Türkiye’de laikliğin tarihi İstiklal Marşı’ndaki değerlerle mücadele tarihi olmuştur. Laiklik insan hakları ihlallerinin temel gerekçesi olmuştur.

Net bir tanımı yapılmayan laiklik ilkesi zaman içerisinde İstiklal Marşı’nda ifade edilen değerleri sınırlayıcı veya ortadan kaldırıcı tarzda yanlış uygulanmıştır. Laiklik ilkesi Müslüman toplum yapısını ortadan kaldıracak şekilde uygulamaya konulmuş, toplum laikleştirilmeye çalışılmıştır. Laikliğe aykırı olduğu gerekçesiyle Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kapatılması tartışmaları süregelmiştir. Devlet eliyle camiler kapatılmış, ezanlara müdahale edilmiştir.  Kişiler inançları ve bu inançlarına bağlı yaşam tarzları ve kılık kıyafetleri yüzünden en temel insan haklarından mahrum edilmişler, ayrımcılığa maruz bırakılmışlar, baskılara uğramışlar, büyük travmalar yaşamışlardır.

Bu durum ülkemizin birlik ve beraberliğinin sarsılmasına, kimlik bunalımlarının artmasına, kalkınmasının yavaşlamasına, geri kalmasına neden olmuştur.

***

Devamı için —> https://www.hakkatapanmillet.com/yeni-anayasa-icin-onerilerimiz-3/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir