Laikliğin Tanımı Yapılmalıdır!

Türkiye Devleti kurucu aslî irade olarak Hakk’a tapan Müslüman milletimizin imanından aldığı güçle uğruna milyonlarca şehit ve gazi vererek kanlarıyla kurup koruduğu, ‘Kurucu Anayasa’sını öylece oluşturduğu yüce bir devlettir.
Türkiye Devleti, kurucu aslî irade olarak Hakk’a tapan milletimizin istiklâlini, din ve imanını koruma, Hakk’a ve hayra çağırma, ahlaklı ve hakkaniyetli bir toplum oluşturma, hukukun gereğini yaptırma, hukuka aykırı olanı engelleme aracıdır.
Sonradan Anayasa’ya giren laiklik ilkesinin kabul sebebi ülkedeki diğer din mensuplarının veya dinsizlerin hukukunu korumak, böylece demokratik bir toplum oluşturmaktır. Ancak bu kabul, Hakk’a tapan milletimizin “tarihî ve manevî değerler”ini ortadan kaldırmaya yönelecek, dinsiz ve ahlaksız bir toplum haline gelmesine yol açacak bir kabul değildir.
İslam dini, Hakk’a tapan milletimizin hakimiyet hakları kapsamındadır. Hakk’a tapan milletimiz hakimiyet hakkını Hakk’tan alıp kendisine vermemiş, tam aksine Hakk’tan saptığını düşündüğü saltanattan alarak Hakk adına kendisi üstlenmiştir.
KKTC Anayasasındaki ifadeyle “Toplumsal hak ve özgürlüklere sahip olmadan, bireysel hak ve özgürlükler sözkonusu olamaz”. İslam dini vicdanlara hapsedilebilecek bir hak olmayıp toplumla birlikte yaşanabilen bir din olduğundan kollektif / toplumsal haklardandır.
Laikliğin tek tanımı yoktur. Türkiye Devleti laik, milleti “Hakk’a tapan millet”tir.
“Hakk’a tapan millet” kimliğine tehdit oluşturan laiklik insan haklarının bir gereği değildir. Laiklik dinsizlik olarak anlaşılmamalı ve İslam dininin yaşanmasını engelleyecek şekilde uygulanmamalıdır.
Anayasa’nın Cumhuriyetin temel nitelikleri başlıklı 2. Maddesinin gerekçesinde “Hiçbir zaman dinsizlik anlamına gelmeyen laiklik ise, her ferdin istediği inanca, mezhebe sahip olabilmesi, ibadetini yapabilmesi ve dinî inançlarından dolayı diğer vatandaşlardan farklı bir muameleye tabi kılınmaması anlamına gelir” denilmiştir. Buna rağmen, dinî inanç ve yaşam tarzından dolayı milyonlarca Müslüman vatandaşımız “Türkiye’ye özgü laiklik” gerekçesiyle ayrımcılığa maruz kalmıştır.
“Türkiye’ye özgü laiklik” gerekçesiyle laikliğin İslam dinini toplumsal yaşamda görünmez kılmayı ve genel ahlakı ortadan kaldırmayı sonuçlandıracak şekilde yorumlanması anayasal düzenleme ile engellenmelidir.
Laikliğin tanımı yapılmalı, İstiklâl Marşı’na aykırı yorumlanmasına mani olacak, uyumlu yorumlanmasını sağlayacak düzenlemeler yapılmalı, bu sağlanamıyorsa kaldırılması düşünülmelidir.
Mevcut Anayasanın 4. Maddesi değiştirilmeyecekse son cümle olarak “Laiklik ilkesi İstiklal Marşı’nın lafzına ve ruhuna uygun olarak yorumlanır.” veya “Laiklik ilkesi İstiklal Marşı’nın lafzına ve ruhuna aykırı olarak yorumlanamaz.” şeklinde bir cümle eklenmelidir.
Laiklik ilkesini ve laik Türk Devleti’ni Hakk’a tapan Müslüman-Türk Milleti’ni seküler – laik bir toplum haline dönüştürmenin aracı olarak kullanmaya çalışanların gerektiğinde vatandaşlığı da gözden geçirilmelidir. Zira, ev sahibini evinden koymaya çalışan bu yavuz hırsızların önemli bir kısmı aslen Türk ve Müslüman olmayıp İstiklâl Harbine giden süreçte düşmanla işbirliği yapmak ve bu milletin egemenliğini elinden almak isteyen, buna rağmen kendilerine hukuken Türk vatandaşlığı sağlanan kimseler veya onların izinden giden kimselerdir. Oysa ki, bu vatandaşların devletin ve Hakk’a tapan milletin İstiklâl Marşı’nda belirtilen değerlerine ve inançlarına saygılı olmaları gerekir. Aksi durum vatandaşlıkla bağdaşmayan hallerdendir.
***
Devamı için —> https://www.hakkatapanmillet.com/yeni-anayasa-icin-onerilerimiz-5/
One Reply to “YENİ ANAYASA İÇİN ÖNERİLERİMİZ (4)”