
Kutsal değerlere vefasızlığa karşı tarihi bir çağrı:
BİR KURULUŞ DÖNEMİ UYGULAMASI: MEVLİD-İ NEBİ GÜNÜ YENİDEN MİLLİ BAYRAM OLSUN!
Mevlid-i Nebi Haftası “Peygamberlere Saygı Haftası”,
2026 Yılı ise “Peygamberlere Saygı Yılı” olarak kutlansın.
Milletimizin ve tüm İslam dünyasının Mevlid Kandili’ni tebrik ederken, kökleri doğrudan Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarına dayanan, Gazi Meclis tarafından kanunlaştırılmış ancak zamanla unutulmuş son derece anlamlı bir geleneği yeniden hatırlatıyoruz.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (S.A.V.) dünyaya teşriflerinin yıl dönümü, milletimiz için her zaman özel bir anlam taşımıştır. Bu mübarek gün, O’nun insanlığa getirdiği barış, adalet ve merhamet mesajını tefekkür etmek için eşsiz bir fırsattır.
Bu kutlu günün, İstiklal Savaşımızı yöneten ve devletimizi kuran Gazi Meclis için taşıdığı özel anlam ise bugünün tartışmalarına da tarihi bir ışık tutmaktadır. O zorlu günlerde Meclis, gücünü sadece milletin sarsılmaz iradesinden değil, aynı zamanda bu iradeyi besleyen “Hakk’a tapan milletin” derin manevi köklerinden alıyordu.
Kurucu Meclis’in Tarihi Kararı
Tarih 1 Kasım 1922. Büyük Millet Meclisi, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu tescilleyen Saltanatın kaldırılması kararını alırken tarihi bir tevafuka da şahitlik ediyordu. O gün, aynı zamanda Peygamber Efendimizin hicri takvime göre doğum günü olan 12 Rebîülevvel’e denk geliyordu.
O gün Meclis kürsüsünden milletvekillerine seslenen Meclis Başkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa, Konuşmasında, millet egemenliğinin ilahi ve tarihi köklerini anlatırken, sözü Peygamber Efendimize getirir. O’nu şu ifadelerle anar:
“Resulü Ekrem”, “Fahr-i Alem Efendimiz”… “Yüzü nurâni, sözü ruhani, reşid ve niyette bibedel, sözünde sadık ve halim ve mürüvetçe saire faik olan Muhammed Mustafa, evvelâ bu evsafı mahsusa ve mütemayizesiyle kabilesi içinde ‘Muhammedülemin’ oldu.”
Atatürk, konuşmasını tarihi bir tesadüfe dikkat çekerek sürdürür:“Son Peygamberimiz olan Muhammed Mustafa Sallallâhü aleyhi ve sellem… Rebiyülevvel ayının 12’nci Pazartesi gecesi… doğdu. Bugün o gündür. İnşallah bu hayırlı tesadüftür.”
İşte bu “hayırlı tesadüf” ile milletin egemenliğini ilan eden Meclis, aynı gün aldığı 309 sayılı kararla, Hz. Peygamberin doğum gecesi ve gününü, Millet Hâkimiyeti’nin ilanıyla birleştirerek bayram ilan etmiştir. Bundan bir yıl sonra, 24 Ekim 1923’te ise 362 sayılı Kanun ile “12 Rebîulevvel Gecesiyle Gününün Millî Bayram Addine” karar verilmiştir. Böylece Mevlid-i Nebi, genç Cumhuriyetin takviminde tam 13 yıl boyunca bir “Milli Bayram” olarak yerini almıştır.
Unutulan Bir Mirasa Sahip Çıkmak: Bugün Neden Daha da Önemli?
Bu anlamlı milli bayram, 1935’te yapılan genel bir takvim düzenlemesi esnasında uygulamadan kalkmış olsa da, ortada kuruluş döneminin ruhunu yansıtan kıymetli bir miras bulunmaktadır. Bu mirasa sahip çıkmak, özellikle peygamberlere ve kutsal değerlere yönelik saygısızlığın hem ülkemizde hem de dünya çapında arttığı bu dönemde tarihi bir zorunluluk haline gelmiştir.
Ne yazık ki, Allah’a, peygamberlere ve kutsal kitaplara hakaret ve alay içeren ifadeler yaygınlaşmakta, bu durum kamu barışına ve toplumsal huzura zarar vermektedir. Mevcut hukuk sistemimiz, bu saldırılar karşısında yeterli korumayı sağlayamamaktadır. Türk Ceza Kanunu’nda Allah’a ve peygamberlere hakareti doğrudan düzenleyen bir hüküm bulunmamakta, bu fiiller TCK 216/3 kapsamında “kamu barışını bozmaya elverişli olması” gibi muğlak bir şarta bağlanarak dolaylı olarak ele alınmaktadır. Bu durum, kutsal değerlere yönelik saldırıların çoğunlukla cezasız kalmasına neden olmaktadır. Hukuki düzenlemelerdeki bu yetersizlik, adeta kutsallara saygısızlığı teşvik eden bir zemin oluşturmaktadır.
Çağrımız ve Somut Önerilerimiz
İşte bu vefasızlık ve saygısızlık iklimine karşı en güzel cevap, yasaklayıcı tedbirlerin yanı sıra, peygamber sevgisini ve saygısını toplumsal hayatta daha görünür kılacak pozitif adımlar atmaktır. Bu bağlamda çağrımız şudur:
- Milli Bayram İlanı: Kurucu Meclis’in iradesine uygun olarak, Mevlid-i Nebi günü yeniden “Milli Bayram” olarak kabul edilmelidir. Bu, kutuplaşmalara karşı milli birliği ve kültürel köklerimize vefayı güçlendirecek sembolik bir adımdır.
- “Mevlid-i Nebî ve Peygamberlere Saygı Haftası”: Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yürüttüğü Mevlid-i Nebî Haftası’nın kapsamı, TBMM tarafından çıkarılacak bir kanunla “Mevlid-i Nebî ve Peygamberlere Saygı Haftası” adıyla genişletilmeli ve milli günler kapsamına alınmalıdır. Bu hafta boyunca sadece Hz. Muhammed değil, tüm peygamberlerin insanlığa getirdiği evrensel mesajlar okullarda ve toplumsal etkinliklerde işlenmelidir.
- 2026 “Peygamberlere Saygı Yılı” İlan Edilsin: Önümüzdeki yıl, Türkiye’nin öncülüğünde “Peygamberlere Saygı Yılı” olarak ilan edilmeli ve bu temanın Birleşmiş Milletler gibi uluslararası platformlarda da benimsenmesi için diplomatik girişimler başlatılmalıdır. Bu, küresel ölçekte artan İslamofobi ve din karşıtlığına karşı anlamlı ve birleştirici bir cevap olacaktır.
Bugünün Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne düşen görev, Devletimizi kuran Kurucu Meclis’in bu anlamlı mirasına sahip çıkmaktır. Tüm siyasi partilerimizi ve milletvekillerimizi, bu tarihi uygulamaları hayata geçirmek üzere ortak bir irade göstermeye davet ediyoruz. Gelin, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, kuruluş ruhunu canlandıran bu adımları atarak milletimize ve tüm insanlığa manevi değeri yüksek bir armağan sunalım.
Bu vesileyle, aziz milletimizin Mevlid Kandili’ni bir kez daha kutluyor, bu tarihi önerilerin birlik ve beraberliğimizi pekiştirmesini diliyorum.
Olursa çok güzel olur ve İnşaallah olur ama laik kesim kudurur
Amin inşaallah
Olması için ne destek gerekirse yapılmalıdır